Tuesday 31 March 2015

Paylaşmanın gücü adına..

Geçtiğimiz hafta sonu Eda ve Kağan'ın da yardımıyla ara ara taş taşıyarak devam ettiğimiz şifalı ot spiralini tamamladık. Çoğunlukla doğal taş kullanmaya özen gösterdik ve bunun için çuvallar dolusu taş taşıdık. Tabii biraz yorucu oldu.. Spiralin anahatlarını taşlarla oluşturduktan sonra içine komposta yığdımız otlardan döşedik.
Umarız bu otları döşediğimiz gibi yemyeşil olur zamanla..
Daha sonra bahçenin köşesinden aldığımız toprağı üstüne serptik. Ve taşların arasını sağlamlaşması için toprakla doldurduk.
Farklı yerlerden aldığımız karabaş otu, dağ sümbülü ve papatyalar ilk diktiklerimiz oldu. Tohum olarak ise elimizde olan kişniş, aynısafa, mercanköşk ve tere ektik. daha sonrasında adaçayı, kekik,  biberiye, melisa, hardal gibi şeyler ekmek istiyoruz. Bitkilerin ihtiyaçlarını tam olarak bilmediğimizden tohumları olabildiğince farklı yerlere koyduk. Bu sayede hangisinin nerede daha verimli çıktığını gözlemlemeye çalışacağız. 
Spiralin hemen bitimine kudret narı tohumlarımızı ektik. yandaki alana da bezelye, nohut, bakla, fasulye gibi baklagilleri ektik karışık olarak. Nasıl gelişim göstereceklerini merakla bekliyoruz şimdi. 
UTTM'den gelen tohumlar

O bizi, biz onu çok sevdik.

Son olarak geçen postta ekleyemediğimiz Nilhan ve Kerem'den bize gelen hediyenin fotoğrafını sizlerle paylaşmak istiyoruz. 
İçerisinde zeytin ezmesi, zeytinyağı, süzme bal, zeytin, bitki çayı ve bez çanta olan Ege Orman Vakfı'nın hazırladığı bir kutu ve en önemlisi bu kutuyla birlikte bizim için de beş fidanın ekilmiş. Hediyenin her türlüsü çok güzel ama böyle düşünceli ve etik olanına can kurban tabi. 

Umuda ve paylaşmaya...
Eren ve Gökşen.


Sunday 29 March 2015

Ektik, diktik, sohbet ettik...

Biraz ara vermiş gibi olduk ama aslında ara vermedik pek. Yaptığımız diğer şeyler yoğunlaşınca bloglamaya pek fırsat bulamadık. Ama tabi bahçeyle ilgilenmeyi de ihmal etmedik bu süreçte. Şimdi ufak ufak ne yaptıysak bu iki hafta da aktarmaya çalışacağız.

Baharın gelmesiyle adalılar bahçelerdeki 'yabani' otları biçmeye başladılar. Biçilen otlar genellikle kapı önlerine ya da çöp yanına bırakılıyor. Biz de hafta içi gözümüze çarpan bir yığın otu kompostta değerlendirmek üzere bahçeye taşıdık.
Hafta sonu çok sevdiğimiz arkadaşlarımızı ağırladık yine. Misafirimiz de paylaşımımız da bol ve bereketli oldu. Eda ve Kağan sabahtan kahvaltıya geldiler. Biz onlar için ekşi mayalı ekmek, ev yapımı peynir ve yoğurt yaptık, bahçeden yeşillikler topladık. Hava pek sıcak olmasa da sabah saatlerinde kahvaltıyı bahçede yaptık. Onlar da bize domates ve biber fidesi getirmişlerdi salyangoz bahçemize hediye olarak. Anlıyoruz ki bahçeyle ilgilenmek sadece toprakla uğraşmak, kazmak ekmek biçmek değil. Gözlem yapmak, paylaşmak, almak vermek, öğrenmek çok önemli yer kaplıyor bu ilişkide. Eda ve Kağan'ın getirdiği fideleri birlikte ektik. 
Öncesinde de hep birlikte yürüyüşe çıktık. Adanın genelinde hangi bitkiler olduğunu gözlemlemeye, bilmediklerimizi öğrenmeye çalışıyoruz. O sebeple bir çok bitkiyi fotoğrafladık. Bilmediklerimizden bazıları aşağıda. Bir kısmını şimdiden öğrendik. Ara ara arşiv çalışması yapıp belki bir kitapçık haline getirmeyi planlıyoruz. Tabi öncesinde öğrenmemiz gereken çok şey var. 
Gördüğümüz bazı bitkileri çeşitliliği artırmak adına bahçeye taşıdık. Her ne kadar bitkileri bu şekilde rahatsız etmeyi tercih etmesek de çeşitliliği artırmanın iyileştirici etkisi olacağını düşünüyoruz. Bizim için 'yabani ot' diye bir kavram yok çünkü. Her şey doğada ve doğaya ait. Bir bitki nerede hayat bulursa orada bir görevi olduğunu düşünüyoruz. Bu sebeple istilacı ya da yararsız olan otlar da yok tabi. Çalışan, toprağa hizmet eden otlar, bitkiler var. 
Türünü bilmediğimiz sarmaşık. İlk kez böyle bir ekme yöntemi deniyoruz.

Taşların arasından aldığımız genelinin altında karıncalar bulunan hodan

Soğanlı bir bitki. Adını bilmiyoruz.

Getirdiğimiz bitkiler arasında bahçemizde olmayan papatyalar, dağ sümbülü ve  adını bilmediğimiz başka bitkiler de var. Aynı gün Ahmet abi de bize bir tür sukkulent hediye etti. Biz de onunla UTTM'den gelen tohumlarımızı paylaştık. Eda'ya da şehre dönerken bir kök nane verdik balkonunda yetiştirmesi için. Bol paylaşımlı bir hafta sonu oldu bizim için. Biz paylaşımlara doyduk derken Nilhan ve Kerem'de bugün bizi ziyaret ettiler. Bu bölümü ve Şifalı ot spiraline ne olduğunu bir sonraki posta bırakıyoruz. Çünkü paylaşmak istediğimiz fotoğrafları bu posta yükleyemedik.

Dostlarla kalın.
Eren ve Gökşen.





Monday 16 March 2015

kutsal böcekten şifalı spirale..

Haftasonu biraz yoğun geçti. Bir çok misafir ağırladık. E tabi çokça yemek yendi. Yemeklerden bir tanesi ise bahçemizdeki otlardan topladığımız sebze yemeği idi. Toplanan otlar arasında ballıbabalar, yoğurt otları, rokalar, naneler, kara lahana gibi çeşitli otlar vardı.
Misafirimize otları tanıtırken...
,Bugün yağıştan istifade edebilsinler diye kasaların yerini değiştirdik. Kasalardan birinin altından mısırın kutsal böceği olan (tahminimizce) Cetonia Aurataya rastladık, bulduğumuzda hali hazırda ölmüş olduğu için rahatça inceleyebildik. Üstü biraz topraklı olduğundan fotoğrafta pek güzel çıkmadı. Renkleri ve yapısındaki ayrıntılar gerçekten hayranlık uyandırıcı. 
Ve planladığımız gibi bu hafta gecikmeli de olsa Şifalı ot spirali yapımına başladık. Kendisi halihazırda salyangoza benzediği için bahçeye çok yakışacağını düşünüyoruz. Yapımı için ihtiyacımız olan taşları toplamaya başladık. Bahçede taş olmadığı için bir çoğunu karşı bahçeden ve çevre sokaklardan aldık. Taşlaşmış beton parçaları kullanmamaya özen göstererek daha çok kayrak ve doğal taş ya da pişmiş tuğla toplamaya özen gösterdik. Bugün havanın soğuk olması ve evde de yapılacak işler olması sebebiyle yarısına kadar gelebildik diyebilirim. İlk planlamada yapacağımız alanı kazmayı düşünüyorduk. Ancak bunun toprağa zarar vereceğini ve bir çok yerde uygulamanın kazmadan yapıldığını görünce bundan vazgeçtik. Doğrudan toprağın üstüne dizmeye başladık taşları. 
İlk başladığımızda
Günün sonunda geldiğimiz nokta
Bu hafta içinde spirali şekillendirmeye devam edeceğiz. İstediğimiz yüksekliğe gelene kadar taş toplamaya devam edeceğiz. Sonra da en az kazacağımız şekilde içini doldurmaya ve elimizdekileri ekmeye başlayacağız. Spiralde ekim-dikim yaparken yönlere ve su isteğine dikkat edilmesi gerekiyormuş o sebeple elimizdeki tohumları ve çelikten çoğaltacağımız bitkileri nerelere dikeceğimize karar vermemiz gerek. Ayrıca taşların arasında bir çok canlının barınabileceğini bu sayede çeşitliliğin bir nebze daha artacağını düşünüyoruz. Umarız iyi sonuçlar alırız. 
Şifa olması dileğiyle...
Eren ve Gökşen


Friday 13 March 2015

yazdan bahara, bahardan kışa, kıştan bahara...


Geçen sene bahçemizin durumu böyle idi bakalım bu sene bize ne sürprizler olacak..

Hala ektiklerimizden bir ses seda yok. O arada ufak tefek te olsa bir kaç şey daha yaptık. Yarın anlatacağız umarım. Ektiklerimizse hazır hissettiklerinde çıkacaklar herhalde. Acelemiz yok. bekliyoruz.
son günleri kışın ve baharı hissediyoruz.
eren&gökşen

Wednesday 11 March 2015

Bahçemizin yeni salyangozları

Bugünü gözlem yaparak geçirdik biraz. Bahar yavaş yavaş hissedilmeye başladı havalar soğuk olsa bile. Bazı dallar filizlenmeye, çiçekler kendini göstermeye çalışıyor. Toprakta bir hareket var. Naneler tekrardan çıktılar, o kadar kalınlar ki çok şaşırıyorum. Bütün bahçeye kök atacaklar sanırım. 

Yolda gelirken yanından gelip geçtiğimiz, kimsesiz bir bahçe var. Kimse dokunmadığından, bir nevi Fukuoka bahçesi. Kediler dışında pek girip çıkanı olmuyor. Ama baharın yüzünü göstermesiyle öyle bir yeşillendiki. Bir çoğu da yenebilir otlar. Hiç bir ot birbirini bastırmıyor. Çapaya felan da gerek duymamışlar çıkmak için. İzninizle bir fotoğrafını paylaşmak istiyoruz. Yanlış anlaşılıp bizim bahçe sanılmasın.
Bahçemizde bolca kırkayakta var. Çok sık olmasa da eve de girdikleri oluyor. Bildiğim hiç bir zararı yok. Bugün böyle büyük bir tanesiyle karşılaştık. Ölü solucana yas tuttuğunu düşünüyoruz. Saatlerce başından ayrılmadı. Sonra kendisi de öldü, dışarıdan bir etki olmadan.
Şimdilik böyle, tabi başka şeyler de olmuyor değil bahçede ama onlarda sonraki posta kalsın diyoruz.
Burada herkese yer var,
Gökşen ve Eren.



Monday 9 March 2015

Mart bahçeye baktırır...

Salyangoz Bahçemizi yeşertirken güzel haberler alıyoruz, karşı komşumuz bize yeni yaptığı kompostunu göstererek bizi çok memnun etti, hele ki bu komşumuz geçen sene biz kompost yapacağımızı söylediğimizde irkilmiş, koku ve sinek problemi olacağında ısrar etmişti. Biz de kompostumuzu kurduktan sonra ona birkaç kez kompost toprağı hediye etmiştik. Galiba zaman devreye girdi ve sabit fikirleri kırmaya başladı. Geçtiğimiz aylarda göz atması için Bill Mollison'un Permakültür'e Giriş ve Fukuoka'nın Doğal Tarımın Yolu adlı kitaplarını ödünç vermemiz de etki etmiş olabilir tabi bir yandan. Kompost yapması ve heyecanla bize göstermesi, küçük bir adımla ne kadar güzel etkileşimler doğabileceğini bize gösterdi, bizi biraz daha umutlandırdı.

Şimdi gelelim Salyangoz Bahçemizin üçüncü gününde neler yaptığımıza..
Kasalara neler ekeceğimize karar verdik ve büyük kasalardan birine çeşitli yerlerden topladığımız ve adını bilmediğimiz sarmaşık tohumlarını ektik. Diğerine UTTM'den aldığımız datura tohumunu ektik. Üst bahçedeki sarmaşıktan aldığımız dalları ise çelikleme yapmaya çalıştık. Tutar mı tutmaz mı bilemiyoruz gelişmeleri takip edip yazmaya çalışacağız.


Mart ayı soğuk devam ediyor ve haliyle bahçede çok uzun duramıyoruz ama bugün de ufak ta olsa bahçe için bir şeyler yaptık ve karnımız acıktı. Rokaların sağlıklı olanlarını ve yanlarda kendiliğinden çıkan ballıbaba ve yapışkan otlarını topladık ilk olarak. Geçen sene ekilen kara lahana hala bizi besliyor birazcık da ondan aldık salataya konmak üzere. Baklagillerle birlikte doyurucu ve sade bir öğün oldu bizim için.
Planlarımız arasına tavuk ya da bıldırcın beslemek de girdi ama hangisi olacak, nasıl olacak, olur mu olmaz mı, komşular ne der bilemiyoruz tabii. Hala araştırıyoruz. Bir yandan ufak da olsa bir şifalı bitki spirali yapmayı düşünüyoruz ama bu konuda netleşmiş değil hala. 
Yeşeren umutlara,
Eren ve Gökşen.

Saturday 7 March 2015

İkinci salyangoz günü

Salyangoz bahçemizin ikinci çalışma gününde, kompostumuzu tamamlamanın mutluluğunu içimizde hissettik. İki bölmeden oluşan kompostun sol tarafına yazın çardak yapmak için topladığımız ama çürüyen palmiye yapraklarını koyduk. Sağ tarafa ise evsel atıkları atmaya başladık. Yeni kompostumuz şimdiden hayırlı olsun. Vaktimiz olduğunda çürümeyi hızlandırmak amacıyla palmiye yapraklarını keserek ufak parçalara ayırmayı planlıyoruz.



Eski kompostu boşalttıktan sonra ortaya çıkan toprağı görünce, bu alanı sebze bahçesine dönüştürmeye karar verdik. Daha önce atmış olduğumuz kırmızı lahanaların filizlendiğini görünce ilk işimiz bunlara yer hazırlamak oldu. Kompostun çevresinde dağınık duran tahtaları topladık. Kırmızı lahanaları ektik ve yerlerini işaretledik. Daha sonra buzdolabında küflenmeye başlayan turpları ve kerevizi daha sonradanda kök vermiş sarımsağı ektik. UTTM'den gelen tohumlar olan hıyar, siyah turp, yumurta patlıcanını da yine kompost alanına ektik. Geçen seneden ayırdığımız tohumlardan da kırmızı biberi ektik. Aslında hepsi birbirine çok yakın gelişimlerini daha rahat gözlemlemek ve birlikte iyi büyüyüp büyüyemeyeceklerini görebilmek için isimlerini kazıklara yazdık. 



Bu arada eski kompostun yerinde oluşan canlıların arasında larvadan yeni çıkmış karınca adaylarını gördük. Hava hala soğukken karınca görümek bizi biraz şaşırttı. Salyangoz bahçesiyle uğraşırken yaptığımız en önemli şeylerden biriside burada yaşayan canlı topluluğunu gözlemlemek. Her zaman en az hasarı vererek adım atmaya çalışsak da bu sefer tüm kompostu taşıyarak tüm kompost sakinlerini fazlasıyla rahatsız ettik.

Komposta oluşan toprak tabakası, 
Dünden beri kazdığımız yerlere dadanan kızılgerdan kuşu, 
biz bunları yazarken bile hala bahçede kendisi. 

Tüm bunların yanında duvar diplerine de sarmaşık tohumları ektik. Mutfaktan çıkan ve tekrar yetişebilen şeyleri yan bahçeye ve arka bahçeye ekmeye devam edeceğiz. Bu şekilde yaz gelmeden hasat etmeye başlayabileceğimizi düşünüyoruz. Mantar konusunda ise araştırma yapmaya devam ediyoruz. Rokaların yanında kendiliğinden çıkan yapışkan otlarını ve ballıbabaları öncü tür olarak kabul edip onların familyasından bitkiler ekmenin sorunu çözebileceğini düşünüyoruz.

Bir elimiz toprakta, bir elimiz havada
Eren ve Gökşen.





Thursday 5 March 2015

Bahar hazırlığı

Cemrenin toprağa düşmesinin ardından ilk işimiz bahçemizle ilgili yapmayı düşündüğümüz işleri hayata geçirmek oldu.

İlk olarak manavdan gelip geçerken aldığımız tahta kasaları değerlendirmek istedik. Sabah manava gittiğimizde bir kasa daha aldık. Evin alt sokağında gördüğümüz, kocaman bir torba içerisinde atılmış yaprakları da sürüye sürüye eve taşıdık. Evin odunluğundaki naylonlarla kasaların içerisini kapladık önce. Daha sonra getirdiğimiz yaprakları ayıklayarak bu kasaların içerisine koyduk. Maalesef içerisine plastik atıklar ve zavallı salyangozlar da karışmıştı. Kasaların yarısından fazlasını torbadan çıkan yaprak ve yeşilliklerle, üstünü ise arka tarafta yeniden kurmayı düşündüğümüz kompost alanından çıkan toprakla doldurduk. Toplamda dört büyük, dört küçük kasamız oldu. Ne ekeceğimize daha karar veremedik ama yakında onu da yapacağız.
Çok sevdiğimiz kompostumuzu bahçenin arka tarafında kalan daha az kullanılan bir bölgesine taşımaya karar verdik. Kompost sakinlerinin rahatını bozmayı pek sevmesek de bu şekilde bahçeyi daha verimli kullanabileceğimizi düşündük. Kompostu kuralı neredeyse 10 ay kadar zaman geçti ve çöplerimizi %80 oranında azaltmanın huzurunun yanında inanılmaz verimli bir toprak elde ettik. Çöp kokusu, çöp çıkarmak, çöpün suyu gibi tanımlamaları çoktan unuttuk. İlk tahtayı kaldırdığımız anda solucanlarla karşılaşıverdik.

Tahminimce inanılmaz rahatsız oldular, Ama yapacak bir şey yoktu. Solucanların dışında kırkayak, çıyan, örümcek, top böceği salyangoz ve adını bilemediğimiz böceklerle karşılaştık. Kompostu dağıttık ancak yeni kompostu hala tamamlayamadık. Bu sebeple kompost böyle bir halde kaldı maalesef. Bugün yarın tamalarız herhalde. 
Yeni kompostumuz eskisinden biraz daha yüksek ve derin olacak. Yine iki bölme halinde tasarladık. Böylece bir taraf çürürken diğer tarafa biriktirmeye devam edebileceğiz. Kompostu yaparken ilk iş sınırlarını belirlemek oldu. Daha önceden eve taşıdığımız atılmış paletin üst tahtasını keserek kazdığımız toprağa yerleştirdik. Bu süreçte yan taraftaki osuruk ağacı biraz rahatsız oldu ama kompost başladığında eskisinden daha mutlu olacağını düşünüyoruz. Kompostun bitmemiş hali ise aşağıda.
Sabah kahvaltısını hazırlarken topladığımız rokaların bir şekilde hastalandığını fark ettik. Ne olduğunu tam bilemiyoruz ama geçen sene aynı yere ekilen kabaklarda benzer şekilde hastalanmıştı. 
Geçen hafta Rumeli Hisarından aldığımız çelik de tutmuş gibi. Başka yerlere ekmiştik ama onları göremedik üstünde çiçeği olmasına rağmen bu tuttu sanırım.
Son olarak da geçen hafta tohumdan ektiğimiz buğdayların çimlenmeye başladığını gördüm. Malçın derinliklerinden yukarıya doğru sızmaya başlamışlardı. Haydi bakalım.
Bu blogu yazarken okuyanların geri bildirimlerini almak, yeni başlayacak kişilere ilham vermek istiyoruz. Bahçeyi permakültür ilkelerine uygun bir şekilde tasarlamaya çalışıyoruz. Elimizden geldiğince araştırıp, saygı duyarak yeni adımlar atmaya çalışıyoruz. Öğrenecek çok şeyimiz var.

Kurda, kuşa, aşa..
Eren ve Gökşen.